Sayfalar

15 Temmuz 2010 Perşembe

Nişanlanmanın Meydana Gelmesi

Nişanlan­ma, bir takım özellikleri olmakla birlik­te, bir sözleşmedir. Bunun, sonradan ya­pılması amaçlanan evlenme akdine nis­peti dolayısıyla bir “ön- sözleşme” ola­rak nitelendiği de görülür. Hukukî yapı­sı ister sözleşme, ister Ön sözleşme ol­sun, bu işlemin esasını, işleme taraf olan kimselerin “karşılıklı ve birbirine uygun irade açıklamaları” oluşturur.
Borçlar Hukuku’na özgü bu tanımda yeralan öğeleri nişanlanma açısından incelersek şunları tepit ederiz:
Taraflar, belli bir konudaki iradelerini karşılıklı olarak birbirlerine açıklaya­caklardır ve bu iradelerin muhtevası birbirine uygun düşecektir. Böylece, ta­raflar arasmda amaçlanan ilişki kurul­muş olacak, nişanlanma adım verdiği­miz sözleşme akdedilmiş ve nişanlılık durumu meydana gelmiş bulunacaktır.
Burada sözü edilen iradenin muhte­viyatı “evlenme vaadi”dir. “Nişanlan­ma evlenme vaadi ile olur” diyen Mede­nî Kanun’un 82. maddesi bunu belirt­mektedir. Ancak böyle bir “vaad” varsa ve bu iki tarafın da, birbirlerine karşı, ortak vaadleri ise nişanlanma meydana gelecektir. Şu halde muhteviyatı bakımın­dan “evlenme vaadi” olarak yorumlanamayacak beyanlar veya sözlerle nişanlan­ma gerçekleşmiş olmaz. Mesela, bir süre birlikte gezip tozma isteği veya dosthık, arkadaşlık etme eylemi nişanlılık ilişki­sinin kurulmasına yetmez. Hatta çok ilerlemiş bir gönül ilişkisinin, flörtün mutlaka bir “evlenme vaadi”ni amaçla­yacağı söylenemez.
Bununla birlikte; hemen belirtilmesi gereken nokta şudur ki, sözkomısu ev­lenme vaadinin varolduğunun kabul edilmesi için, belli sözlerin veya belli işa­retlerin bulunması da şart değildir. Çün­kü, bizim hukukumuza göre, nişanlan­ma akdi belli bir şekil şartına bağlan­mamıştır. Tarafların birbiriyle nişanlan­masını sağlayan bir törenin (nişan töre­ninin), yapılmış olması veya yüzük takıl­ması türünden olgular nişanın gerçek­leştiğini gösteren belirtilerdir. Ama, bunlar olmasa da, tarafların birbirleriyle il olduğunu kabul etmemize
gerçekleşir. Şu hale göre bir kimsenin kendi basma nişanlanma kararı vermesi için onsekiz yaşını doldurmuş olması arana­caktır. Bunun yaraşıra, onsekiz yaşını doldurmuş olan kişinin, öteki hukukî iş­lemlerde olduğu gibi, “mümeyyiz olma­sı” da gerekecektir. Bunun anlamı, nişanlanacak kişinin’ ‘makul surette hare’ ket etme” yeteneğine sahip olmasıdır. Davramş, eylem ye işlemlerinin anlamı­nı idrâk edemeyen kimse bu yeteneğe sahip değildir. Akıl hastası, akü zayıfı, bunak olanlar bu durumdadırlar. Sar­hoşlar, uyurgezerler, ipnotizma altında tutulanlar ve benzerleri de, bu hali doğu­ran sebeplerin etkisi sürdükçe, geçici olarak, mümeyyiz değildirler (gayrımü-meyyiz durumdadırlar). Demek ki; rüşte ermiş olsa bile, bir kimsenin, mümeyyiz olmaması durumunda, nişanlanma ehli yetiyokur.
Bizim kanunumuza göre bir kimsenin “mahcur” olması da nişanlanma ehliye­tini etkiler. Mahcur olma hali (kısıtlılık) mahkemenin belli sebeplere dayanarak verdiği kararla doğan bir haldir. Çoğu kere akıl veya ruh hastalıklarından ileri geleıi kısıtlılık, bazı hallerde, kısıtlanan kimsenin aklı başında da olsa gerçekle­şebilir’Mesela, bir yıldan çok özgürlüğü bağlayıcı cezaya çarptırılmış bir kimse hakkında da mahkemece “hacir kararı” verüir. İşte, bir kimse reşit ve mümeyyiz olduğu hâlde, hakkında kanunî bir sebeple kısıtlama (hacir).kararı verilmişse, kendi başına nişanlanma ehliyetinden mahrum olur.
Ehliyet yönünden yaptığımız bu açık­lamalar, bir kimsenin kendi basma ni­şanlanmaya kalkışması hali için geçerli­dir. B aşka bir deyişle, yukarıda açıkladı­ğımız ehliyet şartı gerçeUeşmemişse, bir kimse, kendi karan ve eylemiyle ni­şan ilişkisi kuramaz. Ama, kanun yapı­cı, bu ehliyetsizler kategorisine mümey­yiz olmama yüzünden değil, küçük (on­sekiz yaşından küçük) olma veya mahcur olma dolayısıyla girenler için başka bir. imkan sağlamıştır. Bunlar “kanunî mümessillerinin önayı”nı aldıkları tak­dirde nişanlanmaya ehildirler. Mesela, bir yıldan çok hapis cezasına çarptırıldığı için hacir altına alınan kimse, kanunî temsilcisi (vasisi) onaylarsa, nişanlana­bilir. Bunun gibi mesela, aklı başında sayılabilecek bir genç (nişanlanmanın anlamını idrak edebilecek aklî olgunluğa ulaşmış), onsekiz yaşını doldurmadan önce de kanunî temsilcisinin (velisinin) onayı ile nişanlanabiKr; Küçük ve mah­curların nişanlâhabilmeleri bakımından tarafların karşılıklı mektuplaşma­larından, birbirleriyle evlenme istekleri­ni açıklamış olduklarını tesbît ediyorsak, nişanlanma gerçekleşmiş demektir. Kısa­ca bir işlem olmadığını, karşılıklı ev­lenme isteğinin varlığını gösteren fak­törler varsa nişanlanmanın gerçekleş­miş olacağım söyleyebiliriz. Bu faktörlerin ne olduğu, her somut olayda, olayın özelliklerine göre tesbit edilip, değerlendi­rilecektir. Nişanlılık ilişkisinin mevcut ohıp olmadığı yolunda bir ihtilaf ortaya çıkarsa, bu ihtilafı çözecek olan yargıç, taraflarca ileri sürülen olguları bir bir in­celeyip değerlendirerek, bu konuda bir sonuca varacaktır.
Kanunda söylendiği gibi, nişanlanma­nın meydana gelmesi için, tarafların kar­şılıklı evlenme vaâdlerinin bulunması gerekmektedir. Bu karşılıklı vaadler, yukarıda da bahsettiğimiz gibi işlemin temelini oluşturan “karşılıklı irade” şartı­dır. Bu temel öge olmaksızın bir nişanlanmanın mevcudiyetinden bahsedilemez. Ama bu öge veya şart ni­şanlanma dediğimiz ilişkinin kurulması için gereken yegane öge veya şart değü? dir. Bunun dışında, geçerli bir nişan iliş­kisinin kurulması için, başka şartların da gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
İ) Ehliyet şartı en başta gelen şarttır, Bir kimsenin nisanlanabilmesi için belli bir olgunluğa erişmiş olması gere­kir. Bu olgunluk “rüşt” dediğimiz ve bütün hukukî işlemlerin yapılmasında aranan belli bir yaşla belirlenen bir ol­gunluktur. Bizim kanunumuza göre rüşt “onsekiz yaşın, tamamlanmasıyla” gerçekleşir. Şu hale göre bir kimsenin kendi basma nişanlanma kararı vermesi için onsekiz yaşını doldurmuş olması arana­caktır. Bunun yaraşıra, onsekiz yaşını doldurmuş olan kişinin, öteki hukukî iş­lemlerde olduğu gibi, “mümeyyiz olma­sı” da gerekecektir. Bunun anlamı, nişanlanacak kişinin’ ‘makul surette hare’ ket etme” yeteneğine sahip olmasıdır. Davramş, eylem ye işlemlerinin anlamı­nı idrâk edemeyen kimse bu yeteneğe sahip değildir. Akıl hastası, akü zayıfı, bunak olanlar bu durumdadırlar. Sar­hoşlar, uyurgezerler, ipnotizma altında tutulanlar ve benzerleri de, bu hali doğu­ran sebeplerin etkisi sürdükçe, geçici olarak, mümeyyiz değildirler (gayrımümeyyiz durumdadırlar). Demek ki; rüşte ermiş olsa bile, bir kimsenin, mümeyyiz olmaması durumunda, nişanlanma ehliyeti yokur.
Bizim kanunumuza göre bir kimsenin “mahcur” olması da nişanlanma ehliye­tini etkiler. Mahcur olma hali (kısıtlılık) mahkemenin belli sebeplere dayanarak verdiği kararla doğan bir haldir. Çoğu kere akıl veya ruh hastalıklarından ileri geleıi kısıtlılık, bazı hallerde, kısıtlanan kimsenin aklı başında da olsa gerçekle­şebilir’Mesela, bir yıldan çok özgürlüğü bağlayıcı cezaya çarptırılmış bir kimse hakkında da mahkemece “hacir kararı” verüir. İşte, bir kimse reşit ve mümeyyiz olduğu hâlde, hakkında kanunî bir sebeple kısıtlama (hacir).kar,arı vermişse, kendi başına nişanlanma ehliyetinden mahrum olur.
Ehliyet yönünden yaptığımız bu açık­lamalar, bir kimsenin kendi basma ni­şanlanmaya kalkışması hali için geçerli­dir. Başka bir deyişle, yukarıda açıkladı­ğımız ehliyet şartı gerçekleşmemişse, bir kimse, kendi karan ve eylemiyle ni­şan ilişkisi kuramaz. Ama, kanun yapı­cı, bu ehliyetsizler kategorisine mümey­yiz olmama yüzünden değil, küçük (on­sekiz yaşından küçük) olma veya mahcur olma dolayısıyla girenler için başka bir. imkan sağlamıştır. Bunlar “kanunî mümessillerinin önayı”nı aldıkları tak­dirde nişanlanmaya ehildirler. Mesela, bir yıldan çok hapis cezasına çarptırdığı için hacir altına alınan kimse, kanunî temsilcisi (vasisi) onaylarsa, nişanlana­bilir. Bunun gibi mesela, aklı başında sayılabilecek bir genç (nişanlanmanın anlamını idrak edebilecek aklî olgunluğa ulaşmış), onsekiz yaşını doldurmadan önce de kanunî temsilcisinin (velisinin) onayı ile nişanlanabiKr; Küçük ve mah­curların nişanlânabilmeleri bakımından sözü edilen onay, nişanın yapılmasından önce veya yapılması sırasında verilen bir izin şeklinde olabileceği gibi, küçü­ğün veya mahcurun kendi başına yaptı­ğı nişanlanmaya sonradan rıza göster­me (icazet) şeklinde de olabilir. Böyle bir onay yoksa, küçüğün veya mahcurun yaptığı nişanlanma bağlayıcı olmaz.
2) Nişanlanma iradesinin bizzat ni­şanlanan kimseye ait olması gerekir. Bir başka kişinin kararı ile nişan ilişkisi kurulamaz. Çünkü nişanlanma hakkı, kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan (münhasıran şahsa bağlı haklardan)dır. Şu halde, mesela, bir kimse anasının, ba­basının veya bir dostunun istemesiyle nişanlanmış olmaz. Bu konudaki iradenin, kişinin kendi iradesi olması şart­tır. Ama bu zorunluğu, kişinin nişan­lanma iradesini bir temsilci aracılı­ğıyla iletmesi veya açıklaması hali ile karıştırmamak lazımdır. Buna engel yoktur. Mesela, bir genç, anasına veya bir arkadaşına ricada bulunarak, nişan­lamasını istediği genç kıza bu konudaki teklifinin duyurulmasını istese, annenin veya arkadaşm ilettiği bu irade ile ni­şanlanmanın gerçekleşmesi mümkündür. Kısaca söylenirse, “karar” iradesi bizzat nişanlının iradesi olmak şartıyla nişan­lanmada temsile cevaz vardır.
Temsil imkanının bulunması halini, kanuni temsilcinin (velinin, vasinin) tas­diki ile de karıştırmamak gerekir. Bu tasdik, küçüğün veya mahcurun nişan­lanma iradesine eklenen ayrı bir irade­dir. Burada temsil sözkonusu değildir.
3) Nişanlanma için açıklanacak evlen­me vaadinin iradeyi bozucu se­beplerden dolayı sakatlanmamış ol­ması da gerekir. Nişanlanan kişi, esaslı bir hataya düşerek veya hileye uğraya­rak veya korkutularak nişanlanma ira­desini açıklamişsa, bu işlem kendisini bağlamaz. Bu gibi durumlarda iradesi sakatlanan taraf, buna dayanarak nişa­nı bozduğunu belirtmişse, nişanlılık iliş­kisi baştan itibaren geçersiz olur.
Nişanlanmada muvazaa (dolaylı iş­lem) varsa, nişanlılık meydana gelme­miştir. Mesela, taraflar gerçekte nişan­lanmadıklarını bilerek, sırf dışarıya kar­şı böyle bir görüntü yaratmak amacıyla nişanlanmış gibi hareket ediyorlarsa (meselâ, bir nişan töreni yaparak, birbir­leriyle nişanlı olduklarım ilan etmişler­dir), nişanlanma gerçekleşmiş değildir. Bunun gibi, sırf şaka olsun diye (latife beyanı) taraflar birbirleriyle nişanlı ol­duklarını söylemekte iseler, bu durumda da nişanlanma meydana gelmiş sayıl­maz.
Hukuki açıdan üzerinde durulan bu şartlar rfıgııyte, tiîşbp ilifikjgjnin kurul­masını tabiî olarak engelleyen bazı se­beplere de temas etmekte yarar vardır. En başta belirtilmesi gereken engel, ni­şanlanacak kişiler arasında cinsiyet öz­deşliğidir. Aynı cinsiyetten olanlar ara­sında evlenme olamayacağı için, böyle bir evlenmenin vaad edilmesi de tabiî olarak, anlamsızdır. Bundan başka, ev­lenmeyi engelleyen derecede hısımlık hali de geçerli bir nişan ilişkisinin kurul­masını imkansız kılar. Mesela iki kardeş arasında nişanlanma imkansızdır. Evli bir kimsenin bir başka kişi ile nişan­lanması için de aynı çözüm geçerli olur. Hatta eşinden boşanmak üzere mahkemeye başvurmuş olan kimsenin, bo­şanma kararı verilip kesinleşmedikçe ge­çerli bir nişanlanma yapamayacağı kabul edilir (Bunun aksine görüş ileri sürenler varsa da, bu görüşün doğru olduğu söyle­nemez). Nihayet, mevcut bir nişanlılık iliş­kisinin bile, nişanlıları başka biriyle yeniden nişanlanmadan alakoyacağı kabul edilmelidir. Bununla birlikte bu engelin kesin bir engel olmadığı, nişanlı iken tekrar nişanlanan kimsenin bu eyle­minin ilk nişandan döndüğü anlamına geleceği ileri sürülebilir.
Nişanlanma “evlenme vaadi” ile yapılması gereken bir işlem olduğu için, ta­rafların “sadece nişanlı kalmak” üzere nişanlanmaları mümkün değildir. Buna karşılık evlenme için belli bir zaman koyarak nişanlanmaya engel olmamak gerekir. Genellikle kabul edildiği gibi, nişanlanmanın bir “şarta” bağlanması da mümkündür. Bu şart “geciktirici” bir şart olacağı gibi (mesela, bu ay yağ­mur yağarsa nişanlılığımız yürürlüğe gi­recektir), “bozucu” bir şart da (mesela, bu ay yağmur yağarsa nişan bozulacaktır) olabilir. Buna karşılık “iradî şart” adı verilen şartla nişanlanma yapıla­maz.

0 yorum:

Yorum Gönder

http://genelsaglikbilgilerimiz.blogspot.com/