Nişan ve Düğün Nedir Nasıl Yapılır?
NişanEvlenmenin söz kesiminden sonraki safhası nişandır. Bu safha, evliliğin mühim safhalarından biridir. Buraya kadar yapılan hazırlıklar iki ailenin birbirlerine yaklaşmasını sağlamıştı. Nişan safhası ise aileleri birleştirici rol oynayacaktır. Nişan, bazen basit olan bir merasimle, gelin ve damat adaylarına yüzüklerinin takılması şeklinde gerçekleştirilir. Günümüzde gençlerin bir arada bulunmasıyla yapılan nişan merasimi evvelce ve küçük muhitlerde ayrı ayrı yapılırdı. Nişan merasimi sırasında diğer bazı hediyelerin de alındığı görülmektedir. Bu safhaya bazı bölgelerimizde yüzük takma adı da verilir.
Nişana rastlayan günlerin çeşitli bölgelerimizde kendine has töreleri vardır. Nişandan evvelki ve sonraki günler ve hatta haftalarda çeşitli küçük merasimler yapılır. Bunlar, bazen safha safha olur. Böylece yeni akrabalar birbirlerini daha iyi tanıma fırsatını bulmuş olurlar. Nişanlılık safhası bazen yıllarca sürebileceği için bu devrede her iki taraf da çok dikkatli olmalıdır. Bazı nişanlılıklar bu safhada bozulmaktadır. Eğer kız nişanlısını beğenmemiş veya ailesiyle anlaşamayacağını anlamışsa yüzüğü geri gönderir. Buna yüzük atma da denilir (Tokat). Henüz tam manasıyla akraba olmamış aileler arasında bilhassa verilen hediyeler sebebiyle tatsızlıkların ortaya çıktığı da bilinmektedir.
Nişan bazı bölgelerimizde, küçük nişan ve büyük nişan olmak üzere iki safhalıdır (Keşan, Kuyucak). Nişandan evvel karşılıklı olarak nişanlık alınır ve görülmesi için eşe dosta teşhir edilir, nişan daha sonra yapılır (Nazilli).
Bazı bölgelerimizde nişan için ayrı bir merasim yapılmaz (Dursunbey). Eğer, oğlanın kızı kaçırmasından sonra evlenme mecburiyeti olmuşsa buna da nişan yapılmaz (Bursa).
Nişan merasiminden üç gün evvel, oğlan taran içi şekerle dolu bir seleyi kız evine gönderir. Bunun yanında çoğunluğunu giyeceklerin teşkil ettiği nişan takımı da eklenir (Trabzon). Bazen, nişan merasiminde içilecek şerbetin şekeri, boyası ve kahvesi de gönderilir (Samsun). Nişan sırasında takılacak elmas yüzükten başka oğlan evinin durumuna göre bazen elliye varan miktarda beşi bir-yerde ile sekiz arşını bir top sayılan ipek ve sırmalı kumaşlardan beş top götürmek de törelerimiz arasındadır (Elazığ). Bugün tamamen terkedilen bir töre de, nişan sırasında duadan sonra kız ve oğlan babalarının birbirlerinin sakalını öpmeleridir (Elazığ). Oğlan tarafının, çerez denilen ve nişan günü yenilecek kuru ve yaş meyveleri kız evine göndermesi de törelerimiz arasında yer alır (Erzurum).
Hemen her yöremizde görülen bir hadise de, nişanlılığın devamı müddetince araya giren kurban bayramlarında oğlan tarafının kız tarafına kurbanlık koç göndermesidir. Koçun kırkılmamış olması, boynuzlarının bulunması ve oldukça besili görünmesi gerekir. Koç süslenir ve oğlanın yakınları tarafından gelin evine götürülür. Koçu getirene münasip bir hediye yerilir. Ayrıca,eşyalarda yoklama denilen hediyeler de karşılıklı olarak gönderilir. Nişan sırasında gönderilen hediyeler de çeşitlilik göstermektedir. Kız tarafı oğlan tarafına hindi pilavı gönderir (tnçMiova). Her pd taraf, evvelce hazırlattıkları çeyiz bavulunu nişanda değiştirirler (Ardanuç). ‘
Nişandan sonraki merasimler bölgelere göre değişir. Bazı yörelerimizde yemek verilir (Konya). Bellik demlen merasimin yapıldığım (Afşin), kız evine bir heybenin gönderilmesinden sonraki ibrik gezmesi denilen ziyarete yer verildiğini de görmekteyiz (Ödemiş).
Evlenmenin son safhası düğündür. Bugün, büyük masraflara yol açtığı için bazı aileler tarafından düğün yapılmamaktadır. Ancak, bilhassa küçük muhitlerde düğün mutlaka yapılmalıdır .Hali vakti yerinde olanlar yemekli, orta halli ve fakir olanlar ise yemeksiz düğün ile gelin almaktadır. Pek çok yöremizde gelin, Pazar günü yapılan şenliklerle oğlan evine göçürülmektedir. Gün bazen Perşembe de olmaktadır (Kelkit). Bugün pek çok bölgelerimizde ortak hususiyet gösteren bu gelin alma merasiminin bazı bölgelerimizde, genellikle teferruatta farklılıklar gösterdiği gözden kaçmamaktadır.
Düğün, yılın her ayında yapılabilmektedir! Ancak tarımla uğraşanlar için bu mevsim, “harman sonu” veya “hasattan sonra” olarak tesbit edilir. Farklı ürünlere göre harman ve hasat sonu değişeceği için, bu mevsim de az çok farklı olacaktır. Orta Anadolu’da düğünler Eylül ayından itibaren yapılmaya başlanır. Düğün mevsiminin seçiminde askerdeki ağabey, amca veya dayının da tezkere alması beklenir. Avrupa’ya göçün başlamasından sonra, yakınları yurda gelmesi de beklenir olmuştur. Acil bir durum yoksa, bir yakının ölümü üzerine düğün bir müddet tehir edilebilir,
Düğün birkaç gün devam eder. Bölgelerimize göre gün sayısı yediye kadar çıkabilir. En .çok görülen üç gün devam eden düğünlerdir. Cuma günü başlayan düğünler Pazar günü sona erer (Boğazlayan, Tekirdağ, Gölhisar, Bursa, Artvin, Ödemiş, Gülşehir).
Perşembe günü ikindi vakti başlayıp Pazar günü (Emirdağ, Altıntaş), Perşembe öğle üzeri başlayıp Pazar günü (iskilip, Çorum) biten yörelerimiz de vardır. Perşembe günü bayrak çekilerek başlayan (Afşin) düğünlerimizi hatırlatmak isteriz. Düğün Perşembe günü yapılacaksa bayrak Pazartesi günü çekilir (Afşin). Pazardan Pazara yapılan düğünlerin ilk Pazarında oğlan evinin çatışma bayrak dikilir (Şereflikoçhisar). Bazı bölgelerimizde ise düğünler daha kısa sürer. Cumartesi öğle sonu (Çivril) başlayan düğünlerin bazılarında namazdan sonra, erkek tarafının kadınları kız evine gider ki buna gınama adı verilir (İskilip).
Bayrağın Anadolu düğünlerinde ayrı bir yeri vardır. Oğlan evinin belirtilmesi gibi bir kolaylığın sağlanmasının yanında, millî duyguların kuvvetlendirilmesinde, vatana ve millete bağlılığın tazelenmesinde de rolü vardır. Perşembe günü öğleden sonra oğlan evinin damına bayram çekilmek suretiyle düğün başlatılır (Çorum). Üç gün süren düğünlerin ilk günü bayrak kalkar (Eskişehir).
Bazı yörelerimizde bayrak cuma namazından sonra dikilir (Boğazlıyan). Bayrağın Cumartesi günü yüksek bir yere dikilmesiyle başlayan düğünlerimiz de vardır (Antakya). Bayrak dikilmesi sırasında bazı bölgelerimizde merasim yapılır. Köylüler, oğlan evi tarafından davet edilir. Bayrak kaldırılırken tavuk, horoz, vb. kesilir; bunların kanı bayrak direğine sürülür. Bayrak düğün gününe kadar asılı kalır. İndirilmesi sırasında onu kapan genç, damada götürüp hediye veya para alır (Yıldızeli). Düğün sabahı kız evine giden oğlan tarafinin en önündekinin elinde bayrak bulunur. Gidenler, bu bayrağı kız evinin önüne dikerler (Maden). Bir hafta evvelki Pazar günü oğlan tarafının çatışım, bayrak dikilir; bu bayrak bir hafta dikili kalır (Şereflikoçhisar).
Düğünden bir gün evvel, kız evinin bütün hazırlıkları bitirilmiştir. 0 gece, damat arkadaşlarıyla birlikte iken gelin
de her iki evden gelen, çoğu genç olan kız ve kadınlarla birlikte eğlenmektedir. Gerçi o, ertesi gün anne evini terkedecektir, ama, yine de eğlenmek zorundadır. Aksi takdirde o geceye katılanlar da üzülürler. Bilhassa erkek tarafından gelenler bu hali değişik şekillerde değerlendirebilirler. Zaten, gelinde görülecek bu hal, toplantıda bulunanlar tarafından çeşitli şekillerde giderilmeye çalışılacaktır. Bu arada oyunlar oynanacak, türküler söylenecektir. Oğlan evinin aldığı kına Cumartesi günü kız evine gönderilir (Boğazhyan). Kına yakıcılar oğlan evinden giderler (Tortum). Bazı bölgelerimizde damat ile sağdıca da kına yakılır.
Kına gecesi gelin çeşitli türkülerle ağlatılmaya çalışılır (İsparta), sabaha kadar da uyutulmaz (Zonguldak). Bu anda çayda çıra oynanır (Elazığ), baş örme eğlenceleri yapılır (Bayburt). Bazen kına gecesi iki gün devam eder. Cuma gecesi küçük kına, Cumartesi gecesi de büyük; kına yapılır (izmit).
Düğünlerin birkaç gün sürdüğü yörelerimizde, uzaktan gelen misafirlerin eğlendirümesi de unutulmazdı. Meddahların hikâye anlatması, bugün artık neredeyse unutulmuştur. Bu tür eğlencelerin bugün pek azı yapılmaktadır.
Güreş gibi atasporumuzun yanında (Gerze, Amasya, Posof) meydan tiyatrosu gibi (Saimbeyli) eğlenceler de ihmal edilemezdi. Millî oyunlar oynanıp silahların patlatıldığı (Kula), davul-zurna refakatinde oyunların oynandığı (Posof) bölgelerimizin yanında, Cumartesi geceleri mersah adı verilen davulzurnalı oyunların (Antakya) oynandığı yörelerimiz de vardır. Düğün gecesi heyamola yapılır (Bayındır). Düğünden bir gün evvel yapılan ve masala adı verilen eğlencelere erkekler katılır (Gölhisar). Düğünden bir gün sonra da paça adı verilen eğlenceler düzenlenir (İzmit).
Bazı bölgelerimizde hali vakti yerinde olan aileler davetlilere Pazar sabahı yemek yedirir. Usulüne göre yapılan davete gelenlere her bölge kendi mahallî yemeklerini belirli bir sıraya göre misafirlerine ikram eder. Bu iş için tutulan bir alıcının talimatı üzere alman erzak, Cumartesiden itibaren hazırlanmaya başlanır. Bazı hayır dernekleri ile camilerde mevcut olan yemek takımları (sini, kazan, vb.) evvelce ilgililerden alınır. Davetlilerin tamamının aym anda sofraya oturamayacağı düşünülerek davetiyelere farklı saatler yazılır. Kadınlar için yemek genellikle 12.00′den sonraya kalmaktadır (Konya, Tokat, Elazığ, Malatya, îskilip, Refahiye). Misafirlere çiğ köfte ve Maraş dondurması (Kahramanmaraş), dolma (İskilip), bişi ve lokma (Artvin) ikram edilir.. Düğün günü oğlan evi tarafından gönderilen koyun veya keçiler kız evinde kesilip gelenlere yedirilir. Bu yemekten oğlan evine de gönderilmesi- âdettir (Elazığ). Oğlan evindeki yemekten de, kız çıkarma telaşesi yüzünden yemek hazırlanamayacağı düşünülerek kız evine de gönderilir. Bazı bölgelerimizde kız babası ve yakınları oğlan evindeki yemeğe gitmezler (Konya).
Yemeğin değişik günlerde verilen bölgelerimiz de vardır. Perşembe (Kelkit), Cuma (Kula), Cumartesi (İsparta).
Bir örnek olmak üzere Konya ilimizde, Pazar günleri bazen yüzlerce kişiye ikram edilen yemeklerin listesini veriyoruz: Çorba, pilav üzerinde bütün et, helva, bamya, pilav ile zerde ve hoşaf.
Gelin alayı, oğlan tarafından, kızı almak için gidenlerden meydana gelir. Kız tarafından alaya katılanların sayısı çok azdır. Kızın anne ve babası alaya katılmazlar. Gelin almaya gidenlerin arasında damatlar da bulunabilir. Bununla ilgili pek çok efsanemiz vardır. Alayın evden çıkışından yeni kapısına varıncaya kadar takip edeceği yol, karşılarına çıkanlara takınacağı tavır, vb. bölgelerimize göre değişmektedir.
Yakın bir evden gelin gidecek olan kızı götürecek alay bile, yolunu oldukça uzatmak zorundadır. Köyden köye geÜn götürülmesinde ise en uygun olan yol seçilir. Bugün, şehirlerde yapılan düğünlerde, otomobiller, 30-40 metrelik mesafedeki iki evi birbirine bağlamak için birkaç mahalle dolaşıp gelmektedir. Köylerde ise oğlan tarafının erkekleri atlarıyla kız evine giderler; dönüşte dereceye girenlere hediyeler verilir (Posof).
Pekçok yöremizde gelin alayının önü kesilir ve bahşiş alınmadan yol açılmaz. Köylerde köprübaşları veya oğlan evinin ulaşıma açık tek sokağı kesilir. Bu iş sembolik olarak bir ipin gerilmesiyle yapıldığı gibi, bölgesine göre at arabası, kalas ve otomobille yolun trafiğe kapatılması şeklinde de olur. Bazen yolun üzerine yatan gençleri de görmek mümkündür. Genellikle oğlan babasının, yoksa yakınlarının arabasının veya alayın yolu kesilir. Bahşişin az olması halinde alay bir müddet daha bekletilir. Bazen bir alayın yolunun birden fazla kesildiği de olur. Alayın geçeceği tahmin edilen yollara göre pek çok genç tedbir alır. Bu tür eğlencenin hoş olmayan neticeler doğurduğu da unutulmamalıdır.
Ana evinden oldukça sade bir şekilde ayrılan gelin, yeni evine girerken birtakım merasimlerle karşılanır. Bu merasimlerde yapılan hareketlerle bolluk getirmesi, tatlı dilli olması, varsa kötü huylarını kapının dışında bırakması, vb. amaçlanır.
Dua yapılması, kurban kesilmesi, damadın gelinin üzerine çeşitli kuru yemişlerle bozuk para serpmesi pek çok ilimizde görülen törelerimizdendir (Elazığ, Konya, Hadım, Niğde). Damat tarafından gelinin üzerine ayrıca şeker (Tekirdağ, Artvin), buğday (Elazığ), çerez ve elma (Ağrı) serpilir.
Gelin eve girince abıma bal sürülüp şerbet içirüir (Eskişehir); uğur getirsin diye arkasına bal sürülmüş tabağı kırar (Ağrı). İçeri girmeden evvel gelinin başına ekmek ufalanır ve gireceği evin kapısının alt ve üstüne sürmesi için yağ verilir (İsparta). Gelin eve girerken önüne konan bir tabağı kırar, kötü huyları baba evinde kalsın diye bir hafta ev süpürmez (Ardanuç). O, eve girerken kuvvetini ispatlamak için yerdeki bir kaşığa, eşikten geçtikten sonra da kuzu postuna basar (Maden). Gelin yumuşak huylu olsun diye koyun postuna bastırılır ve huyu çıksın diye de bir çömlek kırılır (Çorum). Damat ile sağdıçr dama çıkıp tabancalarını havaya doğru ateşlerler. Gelin, attan inerken bir kazana basar, bu sırada kadınlar
Gelin buyur naz eyleme Kapıyı süpür toz eyleme gibi türküleri söylerler (Artvin).
Gelin eve girmeden evvel camide dua edilir (Gümüşhacıköy). Gelin eve girerken kucağına kız ve erkek çocuklar oturtturulur (Hadım). Eve giren gelin kaynananın evvela elini, sonra da uğurlu olduğuna inanıldığı için ayağını öper (Kırklareli).
Akşam yemeğinden sonra, yenge adı verilen yaşlı bir kadın, gelini odasına götürür ve damadın gelmesine kadar yanında kalır. Yatsı namazının kılınmasından sonra damat ile sağdıcı eve gelir ve yapılacak duayı beklerler. Duadan sonra damat, eşi ile yalnız kalacağı gerdek odasına girer. Ancak bu giriş pek kolay olmadığı gibi gerdek odasında da eşi yalnız değildir. Yenge, damattan bir hediye almadan odayı terketmez (Çan). Namazdan sonra imam nikahı kıyılır ve damat kapama yapılır (Keşan). Damat, dışarıda bekleyen arkadaşlarına bir tepsi helva atar; helvayı damadın babasına götüren bahşiş alır (Bafra). Bazı yerlerde gerdeğe giren damadın sırtına vurmak âdettir (Konya, Altıntaş). Ancak bu vurma bazı yerlerde dövmeye kadar varır (Saimbeyli). Meşhur Afim türküsünde de, böyle bir sırta vurma sırasında rakip bir gencin damadı sırtından bıçakladığı anlatılmaktadır. Pekçok bölgemizde damatla sağdıç namazda iken ayakkabı veya şapkaları saklanır. Bunun için onlar camide en ön safa durur ve ayakkabı ile şapkalarını ön tarafa koyarlar. Evde imam dua ederken avluda ateş yakılması âdettir. Duadan sonra damat yakınlarının elini öper ve içeri girer. Bazı bölgelerimizde gerdek odasındaki yatağa sıhhatli bir çocuk konularak bu evlilikten de böyle sıhhatli bebekler beklendiği ima edilir (Eskişehir, Afyon, Kütahya). Yenge kadın gelin ve damatla bir müddet oturduktan sonra bahşişini ve bebeği alarak odadan ayrılır. Gelin beklerken damat iki rekat namaz kılar. Daha sonra damat, konuşması ve yüzünü açması için eşine hediye vermek zorundadır. Bazı bölgelerimizde hâlâ cari olan bir âdete göre, gençlerin birleşmesi sonucu kanlanacak olan çarşafı kapıda bekleyenler bulunur. Bunlar çarşafı kızın evine götürür ve bahşiş alırlar. Bu çarşafın pencereden teşhir edildiği bölgelerimiz de vardır. Bu, kız evinin bir neyi sevinç işaretidir. Bazı bölgelerimizde ise çarşaf ancak sabahleyin odadan çıkartılır.
Çarşafın kanlanması damat tarafı için de sevinme işaretidir. Oğlanın ailesi, oğullarının bağlanmadığını anlar.ve sevinirler. Kızda gözü olan başka bir oğlan veya onun ailesi, rakip olarak gördüğü damadın bağlanması için çeşitli pratiklere başvururlar. Böylece damat bağlanacak ve gelin bakire olarak baba evine dönecektir. Tabiî daha sonra da onlar talip olacaktır.
Düğünler, Pazar gecesi gelin ile damadın gerdeğe girmesi ile sona erer. Ancak) daha sonraki günlerde ziyaret ve eğlencelere devam edilen bölgelerimiz vardır.
Düğünün ertesi günü kız tarafı gelinin ilk gününü kutlamaya giderler. Buna subaha denilir (Elazığ). Aynı gün mevlüt okutulur, buna da baş günü adı verilir (Osmaniye). Aynı gün duvak açılır, çeyiz sergilenir (Altıntaş). Üçüncü gün mevlüt okutulduktan sonra karşılıklı ziyafetler başlar (Gaziantep). Gelin ile damadın kız evine gitmesine ise cumahk adı verilir (Sürmene). Düğünden bir hafta sonra eğlenceli toplantılar yapılır, buna yedi denilir (Arsin, Trabzon). Bu tür şenliklere bazı bölgelerimizde ise duvak adı verilir (Çorum, Gölhisar). Haftaya kız evine, onbeşinci gün ise oğlan evine ziyafete gidilir (Keşan). Bu ziyafet bazı bölgelerimizde hemen ilk Perşembe günü yapılır (Konya).
Düğünlerin hangi tarafa ait olduğu hususu bölgelerimize göre az çok değişiklik gösterir. Düğün genellikle erkek tarafına aittir (Şereflikoçhisar, Tekirdağ, Sarıkamış, İzmit vb.) Nişanı ise kız tarafı karşılar (İnegöl, Sarıkamış, İzmit, vb.). Damat Cuma (Yıldızeli), Cumartesi (Eskişehir), veya Pazar günü (Malatya) hamama gider. Hususî bir merasimle giydirilir (Eskişehir, Gümüşhacıköy).Giydirme işini mahalle imamı yapar (Konya).
Sağdıç seçimle belirlenir. Her hususta uygun olan kişiye sağdıçlık verilir (Bayburt).
Düğün masrafları için köylüler damadın ailesine yardımda bulunurlar (Gümüşhacıköy). Pazar günü ise köy halkından hediye toplanır (Tekirdağ). Düğüne gelenler zarf içine para koyarak damadın yakınlarına verirler (Gölhisar, Tokat).
0 yorum:
Yorum Gönder