Bu maddeyi, anne ile ilgili olduğu için buraya aldık. Eski Türkçe’de anne, “ög” demektir. Öksüz ise, annesiz çocuktur. Bu sözün köklerini bilmeden, günlük hayatımızda söyleriz. Hattâ yanlış olarak, babasıza bile öksüz deriz. Aslında Türklerde öksüze ana ölürse, baba bakar. Ancak Osmanlıların “kul öksüzü” dedikleri, anasız-babasız çocuklar vardır ki, Türklerin üzerinde durdukları bunlardır. “Öksüz kendi göbeğini kendisi keser” atasözü, Kırgız Türklerinde de vardır. Anası-babası ölmüşlere ise, “dört kıblesi yıkılmış” derler. Eski Uygur..kitaplarında, “öksüzlerin annesi, yetimlerin de babası” olmaları, insanlara öğütlenirdi. Kuzey Türk ozanları dünyanın en kötü şeyleri ile durumları sayarken, şöyle derlerdi: “1. Allah’ı bilmeyen kişi, 2. Farzve sünneti (parz) bilmeyen oğul, 3. Üzülüp çıkan can (ölüm), 4. Baba evi olmayan kız, 5. Beşikte ağlayan veya sokakta kalan anasız-babasız çocuklar, 6. Tek oğul, 7. Fakirleşen zenginler” Dede Korkut Kitabı’nda, “eski dulun biti, öksüz oğlanın dili acı olur”, diye bir atasözü de vardır. Bazı Türk kesimleri öksüzlere, anasının ölümüne sebep olmuş gibi, kötü bakarlar. Hâttâ Yudabin onlara, “anasını yutmuş çunak” diye, söğüldüğünü de yazar. Çunak, kulaksız, kulağı kesik; dolayısiyle kötü ve meş’um kişi demektir. Öksüz -sözü Göktürk yazılarıyla yazılmış Yeni-sey Türk yazıtlarında da geçer.
0 yorum:
Yorum Gönder